entries (21)

navigate to the topic list
  • cerrahpaşalı halit

    adam haklıydı. haklı olması davasının doğruluğundan gelmiyor; örf, adet bildiği için oluyor. halit, kardeşini masaya yolladığında illaki öldürülmesi mi gerekiyordu? elçiye zeval olmaz derler. bunu çakır bilmiyordu belki ama halit biliyordu. biliyordu ki memati'nin kafasını kesip yollamadı. halit gün sayarken; çakır ile polat gidip yeğenini öldürttü. halit istese çakır'ın hanımını da çocuklarını da öldürürdü. ama cerrahpaşalılar çocukları ve kadınları öldürmez!

    tüm bunlara rağmen adamları ben de sevmiyordum bu konu ayrı tabi.

  • elif eylül

    ali candan tarafından mahvedilen başarılı bir avukattı. geçmiş zaman ile cümleyi bitirdim çünkü ali candan, namı diğer polat alemdar bu kızın geleceğini yakmıştır. yüzünü değiştirmeden evvel kızı kendisine bağımlı hale getirmiştir. öldü süsü vererek ortalıktan kaybolduktan sonra kız tarumar olmuştur. hafiften elif toparlandı normal hayatına döndü dediğimiz vakit, ali candan polat olarak kızın aklını tekrardan almıştır. elif, polat'ı tanımadan önce istikbali parlak bir avukat olarak görünürken; polat ile arkadaşlığı sonrası zaman içerisinde metres haline gelmiştir. polat alemdar yüzünden yatalak bir biçimde acı çekerek ölmüştür. yetmemiş; elif'in kardeşi de polat için canını vermiştir. hülasa-ı kelam, bu kızın vebali polat'ın üzerindedir.

  • en iyi 2.dünya savaşı filmi

  • tevfik paşa

    osmanlı devleti'nin son sadrazamı. siyasette "güvercin" ve "şahin" kavramları vardır. şahin kavramı ile iktidarda bulunan unsurların muhaliflerine karşı sert tedbirler aldığı ifade edilir. güvercin kavramı ile de iktidarda bulunan kimselerin muhaliflere olan tavrı şahine nazaran yumuşaktır. vahdettin'in iki meşhur sadrazamı vardır. biri damat ferit paşa; diğeri de tevfik paşa'dır. ferit paşa, muhaliflerini ittihatçı ve vatanı kötü hale düşüren hainler olarak görmüş kah silah yoluyla kah da divanı harpler vasıtasıyla tedip etmiştir. tevfik paşa ise genellikle ferit paşa'nın baskı ile başarılı olamadığı dönemde iktidara gelmiş ve muhalifleri yumuşak bir şekilde başarısızlığa sürüklemeye çalışmıştır. mesela 1921 yılındaki londra konferansı'nda tevfik paşa tbmm'ye lider kendilerinin olduğunu göstermeye çalışmıştır ama başarılı olamamıştır. aynı şekilde, milli mücadele başarıya ulaştıktan sonra saltanat ve istanbul hükümetinin akıbeti konuşulduğu vakit, kendi hükümetinin ankara ile iyi ilişkileri olduğunu söyleyerek bu süreci atlatmaya çalışmıştır.

    böyle olmakla birlikte, istanbul hükümetinin acınası bir durumu vardır. zira itilaf kuvvetleri ve onunla işbirliği yapan gayrimüslim unsurlar vatanın her karışında ve her türlü devlet kurumunda huzursuzluk çıkarmaya gayret göstermiştir. osmanlı devleti'nin egemenlik haklarına halel gelmiştir. örneğin, aralık 1918'den itibaren istanbul başta olmak üzere farklı şehirlerde divanı harpler kurulmuştur. amaç birinci dünya savaşı sırasında yapılan yolsuzlukları araştırmaktır. ancak süreçte mahkemeler amacını aşmıştır. işgalci devletlerin etkisiyle cadı avı başlamıştır. haksız yere tutuklamalar ve yargılamalar yapılmıştır. yine de mahkeme kararları itilaf devletleri için yeterli olmamıştır. neticede baskılardan bunalan tevfik paşa 12 şubat 1919 tarihinde tarafsız devletlere nota yollamıştır.

    bu notaya göre, uluslararası bir mahkeme heyeti oluşturulması ve sözde savaş suçlarını türk mahkemesi yerine bu mahkemenin yargılaması istemiştir. istanbul hükümeti öyle bir aciz noktaya gelmiştir ki; kendi yargısına bile güvenememektedir. ancak ironik bir biçimde ingiltere ve diğer itilaf devletleri bu duruma itiraz etmiş; işgalci kuvvetlerin etkisi altında mahkemeler devam etmiştir. ta ki anadolu'daki ulusal direnişin başarıya ulaşmasına kadar.

  • ahmet tevfik okday

  • türkmençay antlaşması

    10 şubat 1828 yılında çarlık rusya'sı ile kaçar hanedanı arasında imzalanan ve azerbaycan'ın kaderini belirleyen tarihi bir antlaşmadır. bu antlaşma ile azerbaycan'ın kuzeyi ruslara bırakılmış; güneyi de iran'ın elinde kalmıştır. böylece osmanlı devleti ve anadolu türklerinin türkistan ile bağı tamamen kesilmiş olup iran da günümüze kadar gelen bir şekilde rusya'nın müttefiki olmak zorunda kalmıştır.

  • halil ibrahim kapar

    "külahında taşıyordu malı namussuz."

    (see: pala)

  • halid karsıalan

    milli mücadele'nin kahraman komutanlarından biridir. aslında kahramanlığı kurtuluş savaşı'ndan önce başlıyor. lakabı "deli" dir. çünkü her an herşeyi yapacak bir karakterdedir.

    birinci dünya savaşı'nda erzincan ve erzurum'un kurtuluşunda onun birlikleri her daim önde yer almıştır. birlikleri düzenli kuvvetler olduğu kadar gayrinizami unsurlar da olmuştur. 1917 yılında tunceli'deki başıbozuk gruplardan düzenli bir birlik oluşturmuştur. zaten onun oluşturduğu birlikler de öncü kuvvetler olmuştur. cihan harbinden sonra osmanlı devleti kafkasya'dan çekilmek zorunda kalmıştır. bölgeden peyperdep çekilen kuvvetlerin başında yine halit bey vardır. halit bey bölgeden çekilmeden evvel kars, ardahan ve batum civarında bulunan türk ve müslüman ahaliye silah vermiştir. elden geldiğince nasihatlerde bulunmuştur. bu direnişçiler mart 1919'da kars başkent olmak üzere cenub-i garbi kafkas hükümet-i cumhuriyesi'ni kurmuştur.

    millet mücadele yıllarında eylül 1920'de doğu cephesinde taarruz başladığında, cephede başarılar gösteren komutanların başında yine halit bey vardır. kars'ın kurtuluşundaki payı mühim olduğundan dolayı, soyadı kanunundan sonra ailesi karsıalan soyadını uygun görmüştür.

    burada başarı hasıl olduktan sonra, halit bey'in yeni görev yeri batı cephesi olmuştur. sakarya meydan muharebesi'ndeki cesaretinden dolayı deli lakabını almıştır. büyük taaruz'da da üst düzey yunan komutanlarını esir almıştır. 1922 yılında gösterdiği tüm bu başarılar hasebiyle paşa olmuştur.

    böyle olmakla beraber, halit paşa fevri bir adamdır. 9 şubat 1925 günü meclis içerisinde ali çetinkaya ile tartışma içerisine girmiştir. tartışma o kadar büyümüştür ki; ikili birbirine silah çekmiştir. meclis içerisindeki çatışmada halit paşa ağır yaralanmış ve 14 şubat 1925'de vefat etmiştir.

  • franchet d'esperey

    birinci dünya savaşı sonrasında işgal kuvvetlerinin ünlü komutanı. d'esperey, cihan harbinin son zamanlarında makedonya cephesinin başında yer almaktaydı. bulgarlar savaştan çekilince, bunun komuta ettiği itilaf kuvvetleri istanbul'a yürüyecek diye bir korku oluşmuştur. başkentin düşeceği korkusu ile de neticede osmanlı devleti 30 ekim 1918 tarihinde mondros mütarekesi'ni imzalamak zorunda kaldı.

    ateşkes imzalanmıştı ama osmanlı için barış sadece bir laftan ibaretti. zira itilaf devletleri vatanın her bir karış toprağına saldırmakta, kurumlarına nüfuz etmekte ve gayrimüslimleri kışkırtmakta idi. 8 şubat 1919 tarihinde de general d'esperey istanbul'a işgal orduları komutanı olarak gelmiştir. gelişi büyük bir ihtişam içindeydi. beyaz bir atla şehri turluyordu. osmanlı gayrimüslimleri için bayram havası; türkler için ise matem rüzgarları esiyordu. zira denilir ki; generalin gelişi fatihin istanbul'a ayak basmasına nispet edermiş gibidir. zaten general oturacağı ve idari işleri yapacağı mekan olarak önce dolmabahçe sarayı'nı; bunu kabul ettiremeyince de kaçak enver paşa'nın yalısını kullanmıştır. yalıya geçtikten sonra ise enver paşa'nın hanımı kapı dışarı edilmiştir.

    ama işte kaderin bir cilvesi vardır derler. desperey ikinci dünya savaşı yıllarını görmüştür. 1942'de ölür. ölmeden evvel, almanların fransa işgal ordusu komutanı kalacağı ev olarak d'esperey'in evini seçer. bu sefer kapı dışarı edilen odur. o da kısa bir zaman içerisinde kahrından ölür.

  • kurtlar vadisinin millete kıroluğa özendirmesi

    tamamıyla akıl tutulması bir söylem. elbette bu dizi içerisinde olumsuz özellikler barındırıyor. ancak ne türkiye'de ne de dünyada içinde adam öldürme, kan akıtma, işkence olan tek dizi kurtlar vadisi'dir. eğer türkiye'de bu diziyi izleyip suçlu olmaya özenen insanlar varsa, bunun sorumlusu kurtlar vadisi değil; vatandaşlarını eğitemeyen devlet kurumlarıdır. asıl sorulması gereken soru nasıl oluyor da bir diziden etkilenecek yapıda edilgen insanlar yetişiyor sorusudur.

  • polat alemdar

    bir nesle vatan, millet duygularını aşılamıştır. iyi de olmuştur. ancak geçmişe günümüzden bakıldığında polat alemdar'ın devletin bir yüzünü temsil ettiği anlaşılmaktadır. nitekim devletin tek bir yüzü, tek bir anlayışı yoktur. zaman içerisinde belli anlayışlar ve bu anlayışlara bağlı gruplar devlet nezdinde muteber olmuştur. geçmişte devletin yönetimine hakim anlayış bölgesel milliyetçilik olan kemalizm, yani türk milliyetçiliği idi. kurtlar vadisi pusu'ya göre bu anlayışa yakın duruşta olan kimse iskender büyük. ancak günümüzde laik temelli bu anlayışın yerini din temelli türk-islam sentezine hakim bir anlayış almış görünüyor. işte filmde bunun temsilcisi de polat alemdar olmuştur. iskender büyük - polat alemdar arasındaki çatışmaya bu gözle de bakılabilir.

    (see: iskender büyük)

  • aslan akbey

    devletin tek bir yüzü olmadığının simgesidir. nitekim aslan akbey de tıpkı devlet gibi içersinde iyi ve kötü özellikleri barındırıyor. illegal bir örgütü çökertmek adına devletin gerekli mercileri tarafından izin almış olsa da, hem operasyonu hem de başında bulunduğu kurumu kendi menfaatleri uğrunda kullanmıştır. evet milliyetçi, bağımsız bir duruşu vardır ama çıkarlarına uymadığında devlet için mücadele eden bir savcıyı, devlete her daim saygı duyan ve kendisi ile dost olan duran emmi'yi öldürmekten geri durmamıştır. en önemlisi de tapınakçılar polat'ın efe olduğunu en başından beri biliyorsa, aslan bey'in bu konudaki durumu akla şüphe sokmaktadır.

  • bir erkeğe en çok yakışan şey

    para

  • yazarların açılmasını istediği başlıklar

    ahmet tevfik okday

  • yazarların açılmasını istediği başlıklar

    halid karsıalan

/ 2 »