minik firtina

insan bilmediği konularda hep abartılı fikirlere sahip olur.
albert camus-yabancı

hak ettiğimiz sona yaklaşıyoruz demek ki.

sen sandığım şey belki benim yüreğimdi.

soruya soruyla cevap veriyorsa net karadenizlidir.

kitabın onuncu sayfasında hala konuya girilmemişse boşverin o kitabı.

sevmeyen insan gitmeyi de kalmayı da umursamaz zaten ama seven insan uzun süre dayanır gitmemek için. her şey düzelsin diye bekler durur. bir gün kalbini tamir edemediğini fark ettiği zaman ise gitmeyi tercih eder.

incinmesin diye incinmeyi göze almak, koşulsuzca bağlanmak, geleceğini tek bir kadına bağlayabilmek demektir.

kredi kartı kullanmazsanız eğer tamamını ödeme gibi bir derdiniz de olmaz. bankalara bağımlı yaşamak hapis hayatı gibi. insanın psikolojisini bozuyor.

mutlu olmak için bir sebebim yok da ondan.

youtube premium

depremden ölmeyen insanlar bile kaostan ölecek diye düşünüyorum. herkes kendi canını kurtarma derdine düşüp ortalığı can pazarına çevirmezler inşallah.

sevgili olduktan sonra da birbirini iplemez bunlar.
(see: iplemek)

gittikçe pısırık bir toplum olmaya başlamamız tepkisizliğe sebep olmaya başladı. tabi bu pısırıklığın tek suçlusu da halkımız değil. orası ayrı konu...

bir haberde okumuştum amerika'da müstakil ev oranı yüzde 80'lerdeymiş. bizde ise müstakil ev oranı yüzde 24 civarındaydı. genele baktığımızda ülkede en çok var olan yapı biçimi apartman. bu nedenle müstakil yerine apartmanlar tercih ediliyor olabilir.

leyla ile mecnun
bu dizi on numaradır benim için. keşke hala devam etse...