derin, bilinçli, anlayışlı, ahlaklı, zeki, donanımlı bireyler psikolojik ve duygusal acı çekerler. toplumun olduğundan daha üst bir ahlaka sahip olmak dışlanmak demektir. özel ve farklı olmak da dışlanmaktır. bilinç ve anlayış gücü her şeyi anlamakla eş değerdir ve bir insanın payına düşen bilinç ve anlayış seviyesi sınırlıdır. fazlası acı vericidir. toplumun çoğunluğunda olmayan şeylere sahip olmak, insanı daha acı çeken bir insan haline getirir lakin bu insanı daha insan yapar.
entries (16)
-
acı çekmek
-
breaking bad
breaking bad, bu çağda gördüğümüz tüm klişelikleri bir kenara atarak, sana düşünmen gerektiğini söylüyor ve buna bağlı olarak kalbinde gerçekleşecek duygusal fırtınaların kıvılcımını oluşturuyor. basit bir olay örgüsünden yüzlerce kovalamacalar, küfürlü cümlelerle birlikte süslü replikler, arka plandaki acıklı bir müzikle 3 dakikalık ölüm sahnelerini göremezsin breaking bad'de. bu dizi, yeni bir sanat akımı başlatacak kadar teknik sunuyor insanlara. televizyonun buram buram klişe koktuğu 21. yüzyılda, breaking bad, dostoyevski'nin yazdığı suç ve ceza'yı okuturcasına izlettiriyor kendini. evinde poster diye kullanabileceğin kamera açılarını görüyorsun bu dizide. the godfather'ın sinema tarihindeki yerini, breaking bad televizyon tarihinde alıyor. breaking bad, william shakespeare şiirselliğini ve dostoyevski'nin romanlarındaki kasvetliğini birleştiriyor kendinde. sadece bunu yapmakla kalmıyor. einsteinvari bir dehayla, goethe karışımı bir estetiklikte sunuyor.
-
kadınlar neden efendi erkeği sevmez
insanlar kendilerinden daha üst ahlaka sahip insanlardan nefret ederler. onlar için efendi, dürüst ahlak sahibi insan bir ayna gibidir. onlar o aynada çamurlarını görüp sizden nefret ederler. aslında nefret ettikleri kişi kendileridir fakat siz buna aracı olduğunuz için sizden nefret ederler.
-
değersizlik hissi
yaşamımı değersizlik hissi ile geçirdim. insanların yanında hep ezildim. istediğim şeyler olmadı, istediğim insanlarla yan yana gelemedim. geldiysem de, onları hep büyük gördüm. başkalarının hayatları, sözleri, yaşadıkları hep büyükmüş gibi geldi bana. kendi yaşadığım hiçbir olayı insanlara çok mühim, değerli ve büyük bir şeymiş gibi anlatmadım. anlatamadım. benim yaşadığım şeyler her zaman küçüktü sanki. sanki ben küçüktüm. başkalarının yanında olmayı hak etmiyormuşum gibi. hayatımı ezik bir insan olarak geçirdim. değersizlik hissi bulaşıcıdır. beni seven insanları da değersizleştirdim. benim olmadığım bir yerde insanlar istedikleri gibi ağzını açabiliyorken, ben varken başkalarına karşı bazen suspus oluyorlardı benim gibi. sizin teriminizle, ezik, sünepe ve korkaktım. tüm bunlara rağmen maneviyatımı, ahlakımı ve değerlerimi asla bırakmadım. her zaman mütevazı, ince, efendi, ahlaklı bir insan oldum. insanlara manevi olarak yardım edip yanlarında oldum. yaralarını sarmaya çalıştım. değerlerimi her yerde yaşattım. her zaman iyi bir insan oldum. bir kızı beklentisiz ve koşulsuz sevdim, duygularımla oynadı. haksızlık yapmamaya, adaletsiz ve liyakatsiz olmamaya çalıştım.
değersizlik hissi çocukluğumdan geliyor. babam nefret, öfke ve hınç dolu bir insandı. nefretini, öfkesini ve hıncını kusardı bana. dayak yemekten daha kötüydü. ölürdüm bana bağırırken. kendimi değersiz, işe yaramaz, gereksiz bir insan olarak hissettirdi hep. ağzımı açıp da bir kelime edemedim babama. hep aşağıladı. sonunda da değersizlik hissi kaldı bana. ne yaparsam yapayım gitmiyor bu his. bu hissin en kötü tarafı ne biliyor musunuz? değersizlik hissi yaşadığım için davranışlarım da o oranda oluyor. etrafımı da değersizleştiriyorum. bence değersizlik hissi yaşayan insanlar bir dernek kursun, birbirleriyle arkadaş olsunlar. -
dizi tavsiyesi
1) the wire: senaristinin 10 yıl boyunca dizinin çekildiği bölgede gazetecilik yaptığı, gerçek hayattaki suçlu insanların dizide rol aldığı, epik bir anlatıya, felsefik bir yöne, sistem eleştirisine ve aforizmalara sahip gelmiş geçmiş en gerçekçi dizi. the wire bugün okullarda ders olarak okutulmaktadır.
2) breaking bad: televizyonda çok yeni teknikler sunan, karakter analizinin en iyi yapıldığı, ana karakterin harika bir oyunculuk sergilediği bu dizi muhteşem bir sanatsallık örneği. bir sanat eseri.
3) the sopranos: televizyonun en iyi antikahraman karakterine sahip bu dizi, psikoloji üzerine kuramlar barındıran, sağlam alt metinlere sahip, bir mafya dizisinden fazlası.
4) oz: bütün çıplaklığıyla hapishaneyi ve mahkumları anlatan bu dizi, felsefik bir yönü olmasının yanında sistem eleştirisi içeriyor. karakterlerin ağzından aforizmalar söyleten oz, çok iyi bir hapishane dizisi.
5) dekalog: daha dramatik bir dizi izlemedim. kieslowski'nin polonya televizyonu için yaptığı bu dizi, seyircinin kalbini acıyla doldurup esir alıyor. hayatın anlamını arıyor. özellikle kubrick'in övgüyle bahsettiği bu diziyi tavsiye ediyorum herkese.
6) chernobyl: bir hayli vurucu olan bu mini dizi, pripyat çernobil patlamasını ve olay sonrasını anlatıyor. atmosfer o kadar iyi ki, sanki olaylar tekrar yaşanıyor ve biz olanları izliyoruz. kazanın ve kaza sonrasının atmosferinin çok iyi verildiği bu diziyi izleyin. -
ölüm
"ne zaman ölürsün biliyor musun? kalbin atmayı bıraktığı an değil. nefes alamadığında da değil. üzerine toprak serdikleri zaman da değil. ölüm öyle bir şey değil çünkü. öldüğün zaman, ailen üzülür herkesten önce. seni o yaşına kadar büyütmüşlerdir, uğraşmışlardır etmişlerdir, sen onlara ihanet ediyorsundur bir nevi. bunun suçlusunun onlar olduğunu bilmezler mesela. asla da öğrenemezler. öğrenmemeliler, bu acımasızlık olurdu. sevdiğin kız, bir zamanlar onun için sabahlara kadar heyecandan uyuyamadığın kız, sevgilisi varsa ondan ayrılır. bir süre erkeklerden de uzak durur. vicdan azabı çeker uzun bir süre. seni aslında ne kadar sevdiğini, çok pişman olduğunu söyleyip durur. arkadaşların, okula gidiyorsan eğer, sırana bir çiçek koyarlar. bir süre sessizlik olur sınıfta da, uzunca bir süre. herkes birbirinin yüzüne bakar, diyecek bir şey yoktur. giden gitmiştir. yatağın vardır, kokun sinmiştir her yere. evin her köşesine. kıyafetlerin vardır, onları giyiyorsundur. onlar hala vardır ama içinde kimse yoktur. yatağında da bir süre kimse uyumaz. baban sana harçlık vermeyeceği için cebinde daha fazla para kalır. sofraya bir çatal, bir kaşık, bir de tabak eksik konur. zaman geçer, sensiz de yaşamaya devam ederler. bunlar önemli değil. bunlar olurken sen ölmüş olmazsın çünkü. sonra mı? canımı veririm onun için dediğin kız, başkasıyla birlikte olur. onu da öper seni öptüğü gibi, ona da sarılır. onu da koklar. arkadaşların senin yokluğunu bile hatırlamadan gülüp eğlenmeye devam ederler. arada akıllarına gelirsin elbette, bir buruk tebessüm olursun o zaman dudaklarının kenarlarında. annen baban bile unutur seni. günlük rutinlerini devam ettirmeye başlarlar, seni hesaba katmadan. sensiz. sen olmadan. o zaman ölürsün sen işte. ölmek budur aslında. yaşamak kalbin atması değil, başka kalplerin de senin için atmasıdır. ben çoktan öldüm, kimse fark etmedi bile."
-
ilk buluşmada seks yapmak
yaşamda bir şeyler ve birileri için emek harcamak, onlarla vakit geçirmek, onlara zaman ayırmak değerli davranışlardır. bu hayata karşı bir tutum, bir duruş, bir anlayış, bir felsefedir. sevdiği şeyler için ve sevdiği insanlar için yaşamak tıpkı cinsellik, yemek, uyku vs haz verici eylemler gibi bazı insanların doğasında olan bir şeydir. en azından bunun benim doğamda olduğunu ve yaşamımın bir parçası olduğunu söyleyebilirim. yalnızlık, kişinin kendisiyle vakit geçirebilmeyi öğrenmesi, başkalarına bağımlı olmaması, tek başına da mutlu olmayı öğrenmesi açısından gereklidir. anlamı olan bir yalnızlık, anlamsız, değersiz, boş insanlarla muhatap olmaktan, kişinin kendisini kendi çabalarıyla geliştirmesinden, insanın kendisine ve topluma hiçbir şey katmayan şeylerle ilgilenmekten de daha tercih edilesidir. ancak ben yine de insanın gerçekten ne 'yalnız' sıfatına sahip olabileceğini düşünmüyorum. örneğin çok farklı ve özel bir beyin, zihin ve kalple dünyaya gelip de farklılığının bedelini kronik yalnızlıkla, toplumla anlaşamamakla, onlarla aynı dili konuşamamakla, senkronize olamamakla ödeyen insanla gördüm. gerçek yalnızlık buydu. ya da pedofili gibi, öyle olmadığı halde iftiraya uğramış, yapmadığı şeyler üzerine yıkılmış, gerçekte masum ama dünyanın bir pisliği olarak gösterilmiş, bütün bunlar içinde kendisine karşı bir şüpheye düşmüş, herkes ona düşman olmuş, kimsenin inanmadığı, bütün ahlaki, manevi ve zihinsel kazanımlarını 1-2 ay içinde kaybetmiş ama umudunu asla kaybetmemiş bir insanın yalnızlığıydı. gerçekten yalnız olan insanlar çok azdır.
sonuçta, insanlar olarak birbirimizle konuşuyor, sohbet ediyor, diyalog kuruyor, etkileşime giriyoruz. buluşuyoruz, sevişiyoruz. kısa bir sohbet ettiğim, amerikalı, evli 30'lu yaşlarında bir kadın seksin evrensel bir dil olduğunu söylemişti. dünyada birbirinden farklı bütün milletler, diller, dinler içinde cinsellik kişileri birbirine yaklaştırır ve bu eylem esnasında hormonlar, organlar konuşur. önce bedensel ve fiziksel, sonra da eğer bir derinliği ve anlamı varsa duygusal bir iletişimdir. lakin seksi derinleştirmek, onu anlamlı ve özel kılmak, duygusal bir bağın ve gerçek bir iletişimin sonucu haline getirmek de insanın elindedir. seks güzel şeyleri başlatıyorsa bu anlık, geçici ve hedonizm odaklı; güzel şeylerin, sağlam bir ilişkinin, güçlü bir bağın başlatması ise insanın özüne daha uygun olmakla birlikte daha uzun vadeli, daha ciddi, daha gerçek bir ilişkidir.
sevgili kocadan/karıdan daha değerli bir kavramdır. evlendiğinizde o insan ya karınız, ya kocanız olur. sevgililik emekle, zamanla, iyi ve güzel bir ilişkiyle, güçlü bir bağla, saygıyla, sevgiyle, iyi insanlar olmakla mümkündür. herkes kocanız ya da karınız olabilir ama sevgiliniz olamaz. günümüzde insanlar sadece seks yaptığı, birlikte dışarıda akşam yemeği yediği için falan karşısındakini sevgili zannediyor ama sevgililik çıkma teklifi edilen dönemlerde kaldı. şimdi sadece maddi şeyler, çıkar, fayda, hedonizm odaklı. o yüzden herkesle sevgili olamazsınız. sevgili saf, masum, duru ve manevi bir güzelliktir. bu niteliklere sahip sevgili yok artık.
sonuçta ilk buluşmada sevişmek insanlığın, başladığı ilk günden bugüne elde ettiği bütün münevver güzellikleri yok saymaktır. emek ve zamanla elde edilebilecek bir şeyi kolay yoldan elde etmektir. oysa insan çaba harcadığı şeylerden bir sevgi, pozitif bir tepki gördüğünde daha mutlu olur. seksi elde etmek için maddi külfet içine girmekten bahsetmiyorum. zihinsel, duygusal, daha soyut emeklerden bahsediyorum. bir kızın sizin zihninizi tanımak istemesi, sizin zihninizi ona açmanız ve akabinde size cinsel yakınlık duyması, nitelikli olandır. veya kalbinizi tanıyıp size vurulması. bir kaç gündür konuştuğunuz insanla ilk buluşmada seks yapmanız sizin de onun da niteliksiz insanlar olduğunuzu gösterir. geçici, anlık bir zevktir ve ciddi, anlamlı ve değerli bir geleceği yoktur.
her şey gibi, seksi de hak etmek gerekir. emekle, çabayla, zamanla. kadın için de, erkek için de. iyi bir ilişki ya da güçlü bir bağ sonrasında eyleme dökülen cinsellik daha anlamlı olacaktır. sadece paranız olduğu için sizinle seks yapmak isteyen kadını normal ya da sağlıklı bulmuyorum. onu özel bulduğunuz, onun da sizi özel bulduğu, daha önce alışık olmadığınız bir karakter yapısındaki insanlarla seks yapmak, sizi ruhen daha çok tatmin edecektir. diğer türlü bir seks, geneleve gitmekten, eskort çağırmaktan farksız olmayacaktır. -
insanlar ile hayvanlar arasındaki farklar
insanlarla hayvanlar arasındaki fark bilinç ve farkındalık seviyesidir. insan öleceğini bilir, okuyabilir, yazabilir, zeka seviyesi hayvanlardan çok daha yüksektir. analiz etme, tahmin yürütme, düşünme gibi zihinsel yetenekler hayvanlardan çok daha gelişmiştir ve varlık boyutunda yüksektir. örneğin anksiyete de toplumun %90'ında vardır fakat anksiyete var diyebilmek için anksiyetenin belli bir seviyenin üzerinde olması gerekmektedir.
hayvanların bilinci insanlardan çok daha düşüktür. bu yüzden insanlar kadar acı çekmezler. ölürken insanın çektiği acı daha yüksektir çünkü bilinç seviyesi çok daha yüksektir. buna ek olarak insanlar zaman zaman varoluş acısı çekerler çünkü varlığının farkındadırlar. hayvanlarda böyle bir şey yok. hayvanlarda vücut ebatı düştükçe bilinç o oranda azalır. örneğin karıncanın bilinci çok düşüktür. bu yüzden ölürken çektikleri acı düşük olur. köpeklerin de çektiği acı insanlar kadar değil. çünkü bilinçleri insan kadar yüksek değildir. bu hiç acı çekmezler demek değil. aradaki bilinç seviyesi çekilen acıyı ciddi anlamda etkilemektedir. -
varoluş
bütün hayatını cevaplar bulmak için harcadın; çünkü bir sonraki cevabın bir şeyleri değiştireceğini, seni daha az mutsuz hale getirebileceğini düşünüyorsun. ve biliyorsun ki soruların tükendiği zaman sadece cevapların tükenmeyecek. umudun da tükenecek.
-
zeka
okuduğum bir makalede, zekanın tanımı "problem çözmek" olarak yapılıyordu. makale bu konuda son derece ısrarcıydı. bir kaç cümle boyunca ard arda zekanın tanımını "problem çözmek" olarak deklare etti. makale problem çözmenin, zekanın mutlak göstergesi olduğuna inanıyordu. türk insanı için de zeka benzer bir anlam taşımaktadır. matematikte iyi, matematiksel problemleri çözen insan zekidir yargısı hakim. fakat ben zekanın dönemden döneme, yaşanılan yüzyılın ihtiyaçlarına, zamanla değişen kültüre göre daha farklı tanımlandığını düşünüyorum. ancak zeka aslında her zaman aynıydı: zihinsel ve duygusal yetenekleri kullanırken, herkesten farklı bir insan olmanın acısını yaşarken, hiçbir zaman çizgilerden sapmadan iyi ve ahlaklı bir insan olarak kalmak. zekanın bir cümleyle tanımı budur benim için. bu tanım sadece benim için değil, gerçekte de böyledir. daha önce sohbet ettiğim bir kız, bana beynimizin insanı hayatta tutmak için dizayn edildiğini söylemişti. bu şu demek: beyin, zorlukla karşılaştığında hayatta kalmak için her türlü kirli, yanlış ve ahlaksız şeyi yaptırabilecek kadar pragmatik düşünür. aç kaldığımızda paramız yoksa hırsızlık yapmak, yalan söylemek gibi. insanın en güçlü iç güdüsünün hayatta kalmak ve üremek olduğunu biliyorum. ancak insan zaten en ilkel iç güdülerini kontrol edebildiği ölçüde zekidir.
makale bana zekanın tanımını problem çözmek olarak yapıyordu ancak 21. yüzyılda problemler yasalar sayesinde daha kolay çözülmektedir. kanunlar bizi bir şeyler için problem çözme yeteneğimizin körelmesine sebep oldu. bilim dünyası hızlı problem çözmenin zeki insan göstergesi olduğunu düşünüyor ancak ben buna katılmıyorum. gerçekten çok zeki insanlar, başarısız, depresif, düzensiz bir hayata sahip, öz bakım konusunda yetersiz, takıntıları olan, az arkadaşa ve dar bir çevreye sahip, potansiyeline ulaşıp bir şeyler başarana kadar çoğunluğun aptal olarak nitelediği, gerçektende aptal gibi görünen, farklı, toplumdan çok daha başka bir hayat yaşayan, çoğunlukla fakir ve başarısız insandır. bu insanlar çok zeki olmakla birlikte, etraflarına tutuk bir insan görünümü çizerler. çoğu insan, objektif bir test yapıldığında ortalama çıkacak insanı, gerçekten çok zeki insandan daha zeki zanneder. türkiye toplumunda zeka arttıkça aptal olarak nitelenme ihtimali artar. çünkü toplum çok zeki insanın düşünce ve hareketlerine anlam veremez, anlamakta zorlanır. buna türk halkının ortalama zeka seviyesinin düşüklüğünü eklediğimizde bunun nedeni anlaşılıyor. ancak gerçekten de çok zeki insanların garip hareketleri, takıntıları, insanların anlamakta zorlanacağı düşünceleri, anlamak için 40 fırın ekmek yenmesi gereken sözleri vardır. bu insanlar problem çözmek konusunda bir hayli yavaş kalırlar. çevrelerine tutuk bir görüntü çizerler. bunun sebebi aynı anda bir çok şey düşünmeleridir. çok düşünmek, düşüncelere hakim olamamak, onlarca, yüzlerce düşünce içinde bir kaç tanesini seçmek zaman alır. bu da tutuk bir görüntü çizilmesine ve problem çözmede yavaş kalmaya sebep olur. -
aptal insanların aşırı sosyal olması
aşırı sosyal insanlar aptaldır çıkarımı yüksek oranlarda doğru ve gerçekçi bir tespittir. bugüne kadar tanıdığım zeki insanların istisnasız hiçbiri sosyal değildi. ben hiçbir dizi ve filmde sosyal olmayıp da çok zeki bir karakter görmedim. oysa gerçekten zeki insanlar, asosyal olmasalar da, sosyal hiç değildirler. zeka ile sosyallik ters korelasyondadır. çünkü gerçekten zeki bir insan uyum sağlamakta başarısız olur. insanlarla aynı dilden konuşamazlar. onlarla senkronize olmakta zorlanırlar. zeki insanların en büyük sorunu anlaşılamamaktır. zeki bir insanı en iyi zeki insanlar anlar. düşünsel ve fikirsel olarak yalnız olurlar. etkilenme eşikleri çok düşüktür ve zeki insanlar, gerçekten çok az şeyden etkilenir. ilgi alanları ortalama insanın ilgi alanlarından farklıdır. varoluş acısı çekerler. tüm bunlar ve benzeri şeyler zeki insanın sosyal bir insan olmasına, sosyalleşmesine engel olur.
dostoyevski zeki insanların bir baltaya sap olamadıklarını, bilincin bir hastalık olduğunu söyler. zeki insan bilinçli ve dolayısıyla farkındalık sahibi insandır. bu da o insanın toplumda aktif olmasına, toplumda bir rol oynamasına engel olur. zeka, üzerine ihtisas yaptığım, bilgili, ilgili olduğum, çok fazla düşünce ve fikirlerimin olduğu bir alan. sosyal zeka diye bir kavrama inanmıyorum. çok sosyal insanların genellikle ahlaksız ve zekalarının düşük olduklarını gördüm. ahlak zekanın önkoşuludur ve ahlaksız insan zeki olamaz. aşırı sosyal olmanın etkisi, çok alkol tüketmek, çok seks yapmak, geceleri eve gelmemek, barların, clubların müdavimi olmak ve benzeri şeyler olarak tezahür eder. bu durumda insan kendisiyle baş başa kalıp düşünmeye zaman ayıramaz. düşünmek dediğimiz olgu da zekanın en önemli göstergelerinden biridir ve zeki insanlar çok düşünürler. zeki insanların yalnız olmaları bir tesadüf değildir. kendisiyle başbaşa kalmayı bilen insan zihinsel aktivitelere de zaman ayıran insandır. dolasıyla zekaya yatırım yapar ve zekasını geliştirir. dışarı yansıtmadığı, açığa vurmadığı yanlarını keşfeder ve öne çıkarır. hatta bazı zeki insanlar az uyuyup, geceleri uyumayıp kendilerine zaman ayırırlar. bazı zeki insanlar da çok uyurlar. uykuyu hayattan ve acılardan bir kaçış olarak görürler.
zeki insanların kitap okumak, film ve yabancı dizi izlemek, sanat, ilim ve felsefe ile ilgilenmek, araştırma yapmak, bilgi edinmek, gibi ilgi alanları vardır ve fakat bunlar insanı zeki yapmaz. zeki insanlar bunlara ilgi gösterir ancak bunlara ilgi gösteren her insan zeki değildir. zeki insan bunlarla ilgilenen değil, bilinçli, insanları kolayca tanıyan, doğruyu yanlıştan, gerçeği sahteden, samimiyi samimiyetsizden ayırabilen, anlayışlı, yüksek empati yeteneğine sahip, yüksek ahlak anlayışına sahip, çok düşünen, düşünce ve fikir üreten, analiz, çıkarım ve tespitlerde bulunan, öz saygısı, öz sevgisi ve öz değeri yüksek, iç güdülerini kontrol edebilen, otokontrol seviyesi yüksek, ince, kibar, duyarlı, duyumsama yeteneği olan, farkındalık seviyesi yüksek, nitelikli şeylere talep gösteren, sorgulayan, karşısındaki insanın ağzından çıkacak bir cümleyi, cümlenin yarısında tahmin edebilen, kelime dağarcığı geniş, farklı bakış açılarına sahip, sorunlara tanı koyan, çözüm üreten, insan psikolojisinden iyi anlayan, insanların duygularını anlayan, ahlaki ve manevi değerleri olan, kötü niyeti kolayca fark eden, tutkulu, sanatçı kişiliği olan, kreatif, üretken, kaliteden anlayan, zihinsel yeteneklere sahip, zeki ve/veya nitelikli insanı hemen fark eden, merhametli, vicdanlı, meraklı, derin, hassas, doğru insandır.
yalnız olmak, dar bir çevreye sahip olmak, çok sevilmemek, kurnaz olmamak, kötülüğe prim vermemek, niteliksizliğe ve niceliği yüksek şeylerle ilgilenmemek, her zaman söyleyecek bir şeyleri olmak, az ve zor etkilenmek, insanları ciddiye almak, ayrımcılık yapmamak, adaletli ve liyakatli olmak, kendini kişisel çabayla geliştirmek, parayla, tiple, meslekle, diplomayla, maddiyatla ilgilenmemek, bir insanın ruhunu ve zekasını tanımak istemek, gelişmiş bir zihni merak etmek yine zeki insanlara özgü durum ve davranışlardır.
sosyal olmak için çok, boş ve gereksiz konuşmak gereklidir. zeki insanlar ayrıca bu vasıfsızlığa sahip olmadıkları için de sosyal olamazlar. dolu konuşurlar ve söylediklerini herkes anlayamaz. herkes o kapasiteye sahip değildir yani. zeki insanlara, "boş konuşuyorsun" diyen insanlar vardır. gerçekten boş konuşanları ise merakla dinlerler. bu da dünyanın genel olarak ne kadar niteliksiz olduğunun göstergesidir. bu durum sadece türkiye'de değil, dünyada böyledir. nitelikli olanın değeri geç anlaşılır. -
the godfather
vito corleone'nin ölüm sahnesi üç film içindeki en iyi ve en doğal sahnedir. portakal kabuklarıyla torununu korkutması, torununun sanki rol icabı değil de gerçekten korkması, vito corleone fenalaşıp düştüğünde torununun gülmesi, suyu dedesinin üzerine sıkması, kameranın tüm bunları karşıdan çekmesi muazzam bir sahnedir.
luca brasi'nin ölüm sahnesinde düşmanlarının luca brasi'nin boğazına iple çökmesi, öldürürken adamın dilinin yanaklarından fırlayacak gibi olması, yüzünün ve gözlerinin kızarması, yüzünün aldığı şekil, luca brasi'nin direnmesi ancak düşmanların buna izin vermemesi de doğal ve gerçekçi bir sahnedir.
michael corleone'nin restoranda polisi ve diğerini vurmadan önceki gerilim, michael'ın yüz ifadesi, ikisini vurduktan 8-10 saniye kadar sonra cesetlerin yavaşça, doğal ve gerçekçi bir biçimde yere düşmesi de güzel detaylardır.
ilk sahnelerde vito corleone'nin yanına gelen karakter, vito'nun gözünün önünde konum değiştirir. ama bu sahneyi çekmez yönetmen. karakterin hareket ettiğini, marlon brando'nun diğer karaktere konumlanmış hareket eden gözlerinden anlarız.
michael corleone'nin hastanede dayak yediği sahne, yani yumruğu yiyişi ve bu darbeden sonra bayılır gibi kendini bırakması son derece gerçekçidir. gerçek hayatta daha önce hiç kavga etmemiş zayıf bir insanın vereceği tepkiyle neredeyse aynıdır.
ihanet eden bir adamı götürüp şehirden uzak, buğday tarlalarının olduğu yerde, aracın içinde, bir elin silah çıkararak vurması, kameranın bunu önemsiz bir sahneyi kayda alıyormuş gibi çekmesi de teknik bir sahnedir ayrıca.
açılış sahnesi, yani levazımatçının söze "i believe in america" diye başladığı sahne, yoğun, estetik ve erkeksidir. en iyi açılış sahnelerinden biridir. karakterin okuduğu metnin içeriği, ışığın kullanımı, ciddiyet ve benzeri şeyler filmin geri kalanı için bir öngörüye sahip olmamıza sebep olur.
bir oyuncu bir filme ne kadar sirayet edebilirse marlon brando da o kadar sirayet etmiştir the godfather'a. baba deyince çoğu insanın aklına vito corleone gelmesinin sebebi marlon brando'dur. hem marlon brando'nun kendi kariyerindeki en iyi oyunculuğudur bu film, hem de sinema tarihinin en iyi oyunculuğu.
the godfather 1, sadece belli alanlarda değil, neredeyse her konuda ve neredeyse her yönüyle mükemmele en yakın 2 filmden biridir. sanatsallık kalite, sağlamlık, doğallık, gerçekçilik, teknik, felsefilik gibi konularda, üzerine çıkılması zor bir filmdir. bir filmden ziyade, bir sanat eseridir. -
seks
seks en büyük mutluluk olmasa ve en büyük mutluluklar listesinde ilk 5'e giremese bile büyük bir mutluluktur. sadece seks yaparak yaşamak mümkündür. yani fakir kalsanız, başarısız olsanız, bir şey üretmeseniz bile sadece seks yaparak içinizdeki zihinsel, duygusal ve varoluşsal baskıyı kırabilir, bunlardan ötürü oluşan mutsuzluğu nötrleyebilir, hatta mutluluğa çevirebilirsiniz. çünkü insan denilen tür yaşamaktan, bilinçli bir canlı olmaktan ve var olmaktan ötürü acı çeker. zihin sürekli kendisini topluma, insanlara, çevreye ve fiziksel dünyaya karşı yargılar. sürekli bilinç dışı bir şekilde kendini gerçekleştir, başar, zengin ol gibi baskılardan dolayı acı çeker. toplum baskısı da söz konusudur. işte tüm bunlar karşısında seks bir çözümdür.
lakin organizma, niteliği arttıkça seksten, cinsel düşüncelerden ve cinsel arzulardan uzaklaşır. cinsel birleşim üremek için bir araçtır ve insan bunu zevk odaklı istismar etmektedir. cinsel istek ve arzulardan arınmak ise büyük bir erdemdir ve insanı münevver kılar. tarihteki en iyi düşünürler, en iyi filozoflar, en iyi bilim adamları kadından ve seksten uzak bir hayat yaşamışlardır. newton bakir olarak ölmüştür. ancak elbette insanları aşırı ve anormal davranışlar sergilemedikleri sürece sekse bu kadar düşkün oldukları için yargılamak yanlış olur. ortalama insanın seviyesi bellidir ve insanları biraz da kapasiteleri ölçüsünde yargılamak gerekir. insanları doğasının gereğini yapıyor diye cezalandırmayı doğru bulmuyorum. ya da belki de insan doğası bir hatadan ibarettir? tabii burada her davranışı, doğasının gereği diyerek rasyonelleştiremez ve normalleştiremeyiz. insan doğasında olup da yanlış olan şeyler de olabilir.
farklı ve marjinal olmak adına seksin bir mutluluk olmadığını söylemek yanlış olur. bir mutluluktur ancak en büyük mutluluklar arasında değildir. gerçek amacına uygun bir şekilde, yani üremek için yapıldığında ortalama insanın en büyük ikinci amacı gerçekleşmiş olur. üst düzey insanların ise en önemli amaçları arasında seks de, üremek de yoktur. onlar kendini gerçekleştirmek, üretmek, değer üretmek, topluma değer katmak ve benzeri şeyler için yaşarlar. gerçekte büyük bir anlamı yoktur ve basit bir sıvı alışverişidir. ortalama insanlar, en büyük mutluluk, harika, çok güzel deyip seksi hayat amaçlarından biri haline getirseler de akıllı, derin, zeki, donanımlı, beyni ve kalbi gelişmiş, bilinçli, kendine ait düşünceleri ve fikirleri olan, entelektüel, bilgili insanlar seks için yaşamazlar. ortalama erkeklerin cinsel gücü bitene kadar hayat boyu davranışlarının ve eylemlerinin çoğunun temelinde seks vardır. gelişmiş insanların davranışlarının ve eylemlerinin altında daha değerli ve anlamlı şeyler yatmaktadır. seks her şey değildir.
newton'ın bakir öldüğünü söylemiştim.
sigmund freud belli bir yaştan sonra cinsel hayatını rafa kaldırıp entelektüel çalışmalarına odaklanmıştır.
bir boksör boks maçı öncesi cima etmiyordu.
honore de balzac, kreatifliğini tükettiğine inandığı için pek seks yapmazmış. ayrıca bu sadece onun değil, o dönemde diğerlerinin de düşündüğü bir şeymiş.
ayrıca boşalmanın beyindeki bazı maddeleri dışarı attığını düşünerek tercih etmezmiş.
seks insanın daha kreatif, daha üretken, daha iyi bir sanatçı, bilim adamı, filozof olabilmesine vurulan bir kettir. bilimsel çalışmalar seksin sağlıklı olduğunu söylese de insanın en yüksek potansiyeline ulaşmasına engel olur.
sekse istediğin her zaman ulaşabileceğini bilmek bıkkınlık verir. cazibesini kaybeder. kadınların sekssiz de yaşayabiliyor gibi görünmelerinin altında yatan sebeplerden biri de istedikleri zaman ulaşabileceklerini bilmeleridir. ayrıca büyük çoğunluk, kadın erkek fark etmeden azgındır. %90 seks için yaşar. -
bu içerik geçersiz karakterler içeriyor
entry girmeye çalıştığımda aldığım uyarı.
-
okumak vs düşünmek
insan bilgiyi zihninde efektif bir şekilde işlememişse bilginin değeri ve önemi yoktur. bir insanın düşünerek elde ettiği doğru çok değerlidir. düşünen insanla öğrenimden geçmiş insan aynı zihinsel yoğunluğa sahip değildir. kendi kanaatleri olan insanla kitaplardan kanaat edinmiş insan aynı mertebede değildir. düşünmek zihinsel cehaleti, okumak maddi cehaleti ortadan kaldırır. maddi cehalet ortadan kaldırılabilir, zihinsel cehaleti ortadan kaldırmak zordur. düşünmek kişinin kendisini, okumak başkalarını takip etmektir. okumak ve öğrenmek özgür irade ile, her türden zekaya sahip insanın gerçekleştirebileceği bir şeyken, düşünmek belli bir gelişmişlik göstergesidir. düşünmek kişinin kendi zihinsel üretimini gerçekleştirmesiyken, okumak üretilmiş olanı tüketmektir. düşünmek kişinin kendi akıl ve zekasının ekmeğini yemesidir, okumak başkalarının akıl ve zekasına güvenmektir ve çoğunluk kitapları test etmez. oysa düşünce sürekli yenilenebilir ve geliştirilebilir. bir düşünce bir önceki düşünceyi yalanlayabilir ve insanı daha iyi ve büyük bir doğruya sevk edebilir. bir insanı düşünmeye, bir diğerini okumaya yönelten şey iki insan arasındaki nitelik farkını ortaya koyar. çok okumakla, doktora yapmakla, eğitim seviyesinin yüksekliğiyle övünen insan şahsım adına sığdır, çok düşünen insan düşünmenin getirdiği erdeme ve tevazuya sahip olduğu için bununla övünmez. okumak, kreatif ve özgün olamayan, yeni şeyler söyleyemeyen ortalama insanların sığındığı ve yapabileceği en iyi şeyken, belli bir seviyenin üzerinde, belli bir mertebeye erişmiş insanlar düşünme yoluna giderler. okumak entelektüel, düşünmek zekasal bir meseledir. okumak entelektüel olmanın kapısını açarken, düşünmek zekanın en büyük göstergesidir. okumak zihne sonradan enjekte edilmiş bilgi, düşünmek zeka yoluyla elde edilmiş bilgidir (düşünce, fikir ve tespitler). eğitimli insanlar kitapları, dahiler kendi düşüncelerini takip ederler. okumak bir takım belirli tek tip şeyleri zihne almakken, düşünmek çok çeşitlidir. kitap okumak, örgün eğitim, bilgi insanı tek tipleştirirken, düşünmek insanı çok yönlü yapar. okumak sıradan kafaların işiyken, düşünmek gelişmiş kafaların işidir. okumak robotik, düşünmek kreatif ve erdemli bir harekettir. çok okuyan robotlaşır, çok düşünen parlar.