yazyagmuru

gönlümle baş başa düşündüm demin;
artık bir sihirsiz nefes gibisin.
şimdi ta içinde bomboş kalbimin
akisleri sönen bir ses gibisin.

maziye karışıp sevda yeminim,
bir anda unuttum seni, eminim
kalbimde kalbine yok bile kinim
bence artık sen de herkes gibisin.

hastanelerden randevu almayı başaramayınca yaptığım bir şey ama iç rahatlatmaktan çok insanı gerginliğe sürükleyen bir olay.

otopark ücreti. arabayı park etmek için para ödüyoruz aq

beceriksiz çünkü zamanında bu ülkede ona sempati besleyen kesim bile artık onu istemiyor, ülkenin durumundan oldukça muzdaripler.

ölünce ne olacağını bilmediğimden kaynaklı bütün dinlere sempati besliyorum. hepsinin doğru olma ihtimali varmışçaşına değerlendiriyorum ama hiçlik olma ihtimalini düşünmek istemiyorum.

bahsettiğimiz gazeteci barış pehlivan, gayet doğal bir şekilde görevini yerine getiren bir basın mensubu iken sırf hoşlarına gitmiyor diye adamı gözaltına aldırmak nedir yahu? ne günlere kaldı bu ülke.

ben nerden bileyim bu adam psikopat mı, sapık mı, organ mafyası mı, tecavüzcü mü? millet kocasını tanıyamıyor bu devirde, ilk buluşmada eve gitmek de ne oluyor.

fazla dikkat çekiyorsun yapma.

"parka gidecekmiş iki gözümün çiçeği"

ülkemizin ekonomik durumundan kaynaklı ev almak artık mantıklı bir seçim olmaktan uzaklaşalı yıllar oldu. insanlar ev almak yerine en azından arabalar daha ucuz bir arabam olsun mantığıyla araba almak için zorluyor kendini.

ne derler bilirsiniz: çivi çiviyi söker. o nedenle kendinize hemen yeni bir aşk bulun.

kesinlikle sağlıklı olmak derim. eğer yakın çevrenizde kanser hastası biri varsa ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. yaşamak bir insana acı vermemeli...

küçük ahmet, bakkala öfkeyle sordu:
- neden hep küçük yumurta veriyorsun?
- taşıması , kolay olur da ondan.
ahmet eksik para verip yumurtaları alıp giderken bakkal seslendi:
- ama sen eksik para verdin.
küçük çocuk arkasına dönüp gülerek: " para daha çabuk sayılır da...

bindik bi alamete gedeyoz gıyamete
(see: cem karaca)

(see: time to leave)