bir tahta üzerinde, karelerin siyah ve beyaz uyumuyla başlar her şey. sanki evrenin kendisi, iki zıtlığın sonsuz dansına davet eder bizi. her hamle, bir karar; her karar, bir hayat. satranç, yalnızca taşların değil, ruhların da oyunudur. insanın kendi içindeki savaşı, tahtaya yansır. beyaz, masumiyetin ve başlangıcın rengidir; siyah ise bilgeliğin ve derinliğin. her oyuncu, bu iki rengin arasında kendi yolunu çizer.
piyonlar, sessiz kahramanlardır. ön safta yürürler, belki de en mütevazı olanlar, ama onlar olmadan zafer düşünülemez. kale, sağlam ve güvenilir, ufukları korur. at, zarif bir dansçı gibi zikzaklar çizer, beklenmedik hamlelerle şaşırtır. fil, çaprazlara hükmeder, uzakları görür. vezir, tahtanın hakimi, özgürlüğün ve gücün simgesi. ve şah, her şeyin merkezinde, korunması gereken bir hazine. onun düşüşü, her şeyin sonudur.
satranç, sabrın ve öngörünün okuludur. acele etmek, zaferi uzaklaştırır. her hamle, bir düşünce fırtınasının sonucudur. tahtaya bakan gözler, sadece taşları değil, geleceği de görür. bir adım sonrasını, beş adım sonrasını, hatta oyunun sonunu hayal eder. satranç, zamanın ötesine geçmeyi öğretir. anı yaşamak değil, anı aşmak gerekir.
ve işte o an gelir... rakibin şahı, kaçacak yer bulamaz. mat. bir anlık sessizlik çöker tahtaya. zafer, emekle kazanılmıştır. ama asıl zafer, kendi sınırlarını aşmaktır. satranç, insana kendini öğretir. hatalar, zaferler, kayıplar ve kazançlar... hepsi, bir ömür boyu sürecek bir öğrenmenin parçasıdır.
satranç, bir oyundan fazlasıdır. o, hayatın ta kendisidir. her hamle, bir seçim; her seçim, bir sonuç. tahtada kazanılan zaferler, hayatta da kazanılır. kaybedilen oyunlar, derslerle doludur. satranç, insana sabrı, stratejiyi, mücadeleyi ve en önemlisi, kendini bilmeyi öğretir.
satranç, bir oyun değil, bir bilim sanatıdır.
nice: all
|
today
search in topic