ben çocukken şu ikisini bilirdik ev kadını , evde kalmış kız.
ev kadını evli kadındır. dışarıda çalışmaz, evi çekip çevirir, çocukları büyütür, saçını süpürge eder.
evde kalmış kız ise henüz anababa evinde yaşayan, okuma çağını geçmiş, evlilik çağının ortalarını geçmiş ve evlenmemiş kızdır.
okumuş, ana baba evinden ayrılmış, evlenmemiş veya boşanmış çalışan kadınlara ise iş kadını denilirdi, evde kalmış kız denmezdi onlara.
erkekler okuma çağı bitince askere gider, ardından evlendirilir, mümkünse ayrı ev açılır, değilse baba evinde bir oda verilir, adam iyi kötü bir işe sokulurdu.
ev erkeği diye bir tabir yoktu. şimdi ise okuma çağını geçmiş, evlilik çağının ortalarını geçmiş, işte çalışmayan, ayrı evi olmayıp, ana babasının evinde kalan, bir erkek tipi belirgin olarak ortaya çıktı. bu kategoriye giren erkek sayısı hızla artıyor.
ev erkekleri ev kızlarından farklı özellikler gösteriyor.
ev kızları bal arısı ise ev erkekleri eşek arısı. ataerkil sistem ev erkeklerinin üretici olmasını engelliyor, onların boynuna asılan erkek rolleri erkekleri ev üretim süreçlerinin de dışına itiyor.
kızlar evi çekip çevirmede annesine yardımcı olur, temizlik, yemek, alışveriş, evde kalan yaşlılara bakım hizmetleri gibi bir çok iş yaparak üretici insan olurken, ev erkekleri yeyip, içip, yatıyor, bırak evde bir işe yaramayı kendisi bir yük evin içinde, bir türlü bakıma muhtaç, kendini idare etmekten aciz varlıklara dönüşüyor genellikle, elbette istisnaları vardır. üstelik eskiden olsa dışarı çıkıp, kendisi gibi arkadaşlarıyla sosyalleşecek iken ekonomik sıkıntılardan dolayı giderek ev hapsinde yaşıyorlar. babalarından para istemek giderek zor ve onur kırıcı hale geliyor. bir tür cezaevine mahkum edilmiş gibiler. bu insanların hayatla tek bağlantıları internet, sosyal medya.
giderek karamsar, kötücül varlıklara dönüşen ev erkekleri toplum için hiçbir üretim yapmadan sürekli tükettikleri için büyük bir tehdit oluşturuyor. üstelik incel ve benzeri gruplar (eşek arısı kovanları) oluşturuyorlar bu asalaklığa itelenen insanlar ve yarattıkları tehdidin niteliği de değişiyor. giderek bir milli güvenlik sorunu haline geliyorlar.
elbette bu kişisel bir mesele değil, sorun bu insanlarda değil, sorun kapitalist düzen.
kapitalist düzenin yarattığı bu dönüşüm, bireysel bir tembellikten çok sistemin dışına itilmiş, iş bulamayan ya da bulduğu işlerden geçinemeyen insanların çaresizliğini yansıtıyor. sanayi devriminden bu yana, erkekler için kimlik, iş ve üretkenlik üzerinden tanımlandı. ancak bugün, artan işsizlik, düşük ücretler ve yaşam maliyetlerinin yükselmesiyle birlikte birçok genç erkek, eğitimini tamamladıktan sonra ne iş bulabiliyor ne de kendi hayatını kurabiliyor. aile evine mahkum oluyor, evlenemiyor, toplumda bir rol üstlenemiyor.
sorun şu ki, sistem bu insanlara bir çözüm sunmuyor. geçmişte iş bulamayan bir genç en azından çırak olup bir meslek öğrenebilir, düşük maaşla bile olsa bir işe girebilir, bir şekilde hayatını yoluna koyabilirdi. şimdi ise teknoloji ve küreselleşme, birçok orta ve düşük vasıflı işi ortadan kaldırdı. kendi işini kurmak için sermayesi yok, evlenmek istese maddi yükü taşıyamıyor, yalnızca tüketici konumuna itilmiş, umutsuz ve öfkeli bir nesil doğuyor. işte bu yüzden "ev erkeği" sadece bir aile içi yük değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı tehdit eden bir sorun haline geliyor.
kapitalist sistem, çalışmayan ve üretemeyen erkekleri önce sistem dışına itiyor, sonra onların neden olduğu toplumsal sorunları bahane ederek `otoriter politikalar `geliştiriyor. işsizlikle boğuşan, kendine yer bulamayan bu gençler, kimliklerini kaybettikçe sosyal medya ve sanal gruplara yöneliyor. buralarda radikalleşiyor, toplumdan öç almaya çalışan, kendini "kaybedilmiş bir neslin parçası" olarak gören bireylere dönüşüyorlar. sorunun kökeni bireylerde değil, onları bu duruma iten ekonomik ve toplumsal sistemde. ama bu gerçeği görmezden gelenler, yalnızca sonuçları eleştirmekle yetiniyor.
edit: gbkz düzeltildi.
nice: all
|
today
search in topic