sürekli olarak tüketmek halinin insanda bir doyumsuzluk oluşturduğunu düşünüyor bunu hissediyorum, basit bir örnek vermek gerekirse, sürekli olarak gün içerisinde vücudumuzu bir şeyler yiyerek geçirdiysek bu diğer günlerimizi de bu şekilde geçirmeye doğrudan yahut dolaylı yoldan sebep veriyor. sürekli olarak doymadan bir şeyler yemek ile günümüzü geçiriyoruz. bence bu doyumsuzluk hali de bizi mutsuzluğa sevk eden bir eylem haline götürüyor. her yemeğe, her meyveye, her yiyeceğe kolayca ulaşabilmek, mevsimini beklemeden öylece yemek, bizi gittikçe daha bir doyumsuz insan haline sürüklüyor. bu konuda küçük iskender'in şöyle bir şiiri vardır, severek okuduğum bir şiir.
hasta hayat depoları isimli şiir kitabından,
"67.
içinde insan barındırmayan herşey beni besliyor. daha çok
nesnelerden, nesneye hükmeden aşk ve hiddet koşullarından
yanayım. aşk ve hiddeti insana ait saymıyorum; aşk ve hiddet,
doğanın harekete geçiş mekanizmasıdır. içinde canlı barındıran
herşey tüketici! yapıcı taraflar da dahil bu tüketişe! diyalektik
idolüne göndermelerle eğlenmiyorum. doğruyu söylüyorum:
dünyayi kontrolü altinda tutan tek fiil,
tüketmektir!"
sürekli olarak tüketiyoruz, bu sadece yemek anlamında değil, sevgi anlamında, çalışmak anlamında, daha aklınıza gelebilecek her ne varsa, her anlamda ya kendimizi tüketiyoruz, ya biz bir şeyleri tüketmek ile meşgul oluyoruz. bu tüketmek hali bizi doyumsuzluğa, doyumsuzluk durumu da mutsuz bir insan olmaya, bunun da ileri süreci olarak, psikiyatrik ilaç bağımlısı insanlar haline gelen toplumun üyesi olmaya sürüklüyor.
nice: all
|
today
search in topic
-
-
(see: tüketim toplumu)