bu ülkede iyi olan hiçbir şey değer görmez. üstüne bir de çamur atarlar. o yüzden çok da sorgulamıyorum.
-
-
doğruyu, yanlışı gösterdikleri için. yoksa bu cehalette onları kimse rahatsız etmez.
-
çok garip, eskiden olduğu gibi okullarda çocuk da dövmüyorlar. gayet seviyeli bir öğretmen öğrenci ilişkisi var artık. sebep bulamadım bu nedenle.
-
sürekli aglamalari.
-
kendi adıma söylüyorum asla öyle bir nefretim yok, aksine olmak istediğim, özendiğim bir meslek. klişelere bağlı olmayı gerçekten sevmem ama, ciddi anlamda kutsal bir meslek. özellikle ilkokul öğretmenlerinin verdikleri eğitim, öğrenci kişisinin karakterinde oldukça önemli bir etki sağlıyor. geleceğin eğitimcisini, hukukçusunu, tıpçısını vs hepsini öğretmenler belirliyor.
ne kadar maaşları iyileştirilse, ne kadar desteklenseler az bana göre. sayıları daima artsın. -
o meslekten biri olarak nefretin cumhuriyetin ilk dönemlerine dayandığını düşünüyorum. yeni rejimle birlikte benimsenen yaşam tarzının halka anlatma yükümlülüğü öğretmene verildi. çünkü yurdun en uzak köşesine ulaşma imkanı olarak öğretmen uygun bir figür olarak görüldü. tabi taşrada ona rakip bir figür daha vardı . the imam... aslında bu insanlar iki farklı meslekten çok, iki farklı dünya görüşünün veya ideolojinin temsilcileriydi.(see: yakup kadri karaosmanoğlu)'nun da (see: yaban) adlı romanında anlattığı gibi o dönemde aydın/halk bir ideolojik çatışmayı yaşar. bu durumda köylünün bir seçim yapması gerekiyordu. dönemin halkının eğitim seviyesi, imamın geçmişten gelen gücü düşünülürse halkımızın nefretinin sebebi ortaya çıkabilir.