çoğu yerde mobbing var. çoğu yerdeki amirler, yönetici pozisyonundaki kişi ve kişiler de mobbing konusu açılır açılmaz yüzlerini ekşitiyor. sanki mobbing yapmıyorlarmış gibi. mobbing dendiğinde de bu mobbing değil diyorlar. ülkenin en mobbing olmaz diye düşündüğünüz yerlerinde dahi oluyor, maalesef insanlar ses çıkarmadıkça, normal görüldükçe de bu daha da artıyor.
mobbinge karşı kendi iş arkadaşlarından da destek bulamayan bazı kişi ve kişiler de çözümü intiharda buluyor.
umarım günü gelir de bu sistem düzelir, ses yükseltenler her sektörde fazlalaşır.
entries (551) - page 17
-
türkiye'de çalışma şartlarının çok kötü olması
-
mesaja ses kaydıyla cevap verme terörü
açıkçası evdeysem, uzanıyorken ses kaydı atmak daha bir kolay geliyor, yazmaya üşendiğim anlar oluyor. ama öncesinde genelde, "ses atsam dinleyebilir misin" derim.
-
türk eğitim sisteminin en büyük sorunu
ilkokuldan bu yana ingilizce öğretilmesine rağmen halen birçoğumuzun ingilizce bilmiyor oluşu.
zannediliyor ki yani, ilkokuldan biz bu dil eğitimini verince herkes ingilizce konuşacak. halbuki doğru şekilde öğretilse, değil birkaç yıllık eğitim, yarım dönemde dahi öğrenilebilir bir şey. bir de herkese ingilizce öğretme çabasını da anlamış değilim. herkes ingilizce bilmek zorunda da değil. okullarda belli bir yaştan sonra öğrenciye seçme hakkı var. din dersleri de dahil, dini de isteyen öğrensin, dili de isteyen öğrensin. sayısal ve sözel dersler için de aynısı geçerli. temel eğitimleri öğretirsin anlarım. ama işin detayını yalnızca öğrenmek isteyene öğretirsin, olay bu kadar basit. -
cahillerin anlamını bilmeden kullandığı kelimeler
müteselsil
-
kadın cinayetlerini önlemenin yolu
pozitif ayrımcılığı ortadan kaldırmak.
-
uyu hadi bugün işe gelme diye mesaj atan patron
bir kez dahi yaşamadığım, muhtemelen de yaşayamayacağım durumdur.
-
kadınların uzun boylu erkek takıntısı
genel olarak böyle bir takıntı var evet, ama bana göre erkeklerde de, çok güzel kadın olsun algısı var. sabah-akşam en azından kendisinin yanında güzel olsun, güzel giyinsin.
her iki tarafın da bir şekilde beklentileri var işte. çok da aldırış etmemek lazım. onlar da uzun boy seviyor demek ki. -
pazartesi sabahı gülümsemek için bir neden
eğer ki çalışıyorsanız, sizi mutlu eden bir iş ortamı demek isterdim, ama ne yalan söyleyeyim iş hayatında 8. yıla doğru gidiyorum yavaş yavaş ve benim asıl derdim sabah erken kalkmayı sevmemekle ilgili.
yani gayet güzel iş ortamında çalıştığım da oldu, kısa süre olsa da. onda dahi sabah erken kalkmayı sevmiyordum, kendimi kandırmaya hiç gerek yok o yüzden. ben mümkün oldukça gerçeklerle yaşamayı seven biriyim, böyle olunca hayat kırıcı olmaktan çok "işini yapıyor" gibi görünüyor. -
krediyle ev alıp 10 sene borç ödemek
açıkçası pek doğru bulmuyorum, yani kredi ile yahut kredi kartı ile her ne alınırsa alınsın, çok cüzi bir miktar ise neyse ama, kredi kartıyla pahalı telefonlar almak, yahut kredi kartıyla tatile gitmek veya normal şartlarda ev alınamadığı için kredi çekmenin normalleştirilmesini anlamıyorum. yani ev için 10 yıl yahut 20 yıl sürekli borç ödüyorsun, ne bileyim ya böyle pek bana göre iş değil.
ha olaya şöyle bakanlar var, kira vereceğime en azından kendi evimin borcunu öderim diyenler var, yani o da bir bakış açısı elbette, mantıksız diyemiyorum o yönden bakınca.
fakat yine de benlik iş değil, ev alabileceğim bir birikimim var ise alırım, yok ise kira öderim. ha diyelim evi beğenmedim, tayin durumu oldu vs başka eve de geçebilirim.
bir de ev noktasında özellikle 6 şubat depremi sonrası nasıl desem pek içime sinmiyor ya. ha müstakil olur, apartman dairesi harici olur düşünülür satın almak için, ama onun dışında imkan olsa dahi apartman dairesi olmasını istemem. deprem sonrası korkudan arabada yattığım günleri unutamıyorum. -
konfor alanından çıkmaya cesaret edemeyen insan
konfor alanı güzeldir, iyidir. çıkmayı tavsiye etmem, ancak bu alanı genişletmek bizim elimizde, konfor alanını genişletirsek, daha geniş alanlarda da mutluluğumuzu sağlamış oluruz.
edit: imla -
twitter
sosyal medyadaki algı yönetiminin bana göre merkezi haline gelmiş olan bir uygulama.
sanki adeta kurtlar vadisindeki, kurtlar konseyi twitter'ı yönetiyor da, birilerini yükseltip birilerini indiriyor. -
sosyal medyada algı yönetimi
özellikle twitter'da birini karalamak çok basit, birine karşı kin mi besliyorsun, yahut birini sevmiyor musun, ona dair twitler sıralıyorsun doğru yanlış. zaten halkımız bu gibi şeyleri sorgulamadan inanıyor. sonra sosyal medyanın görevi tamamlanıyor, itibarsızlaştırma politikası.
sosyal medyada belki birçok şey algı ile alakalıdır, kişilerin şahsi düşüncelerini sanki gerçekmişçesine, kaynak o kişiymişçesine almamak gerekiyor.
ne olursa olsun, olayın gerçek yüzünü araştırmak gerekiyor. -
instagram kullanmayan kız
sosyal medya sevmiyor olabilir, gayet normal.
-
umutsuzluğa kapılmış kişilere tavsiyeler
her ne kadar kendim çok umutlu biri olmasam da, umutsuzluğa kapıldığınız anda işlerin yoluna girebileceği düşüncesini aklınızın bir yanında bulundurun.
hayat bu, neticede gerçekçi olmak gerekiyor, her şey sizin elinizde vs diyemiyorum. ama çabalamamız gerekiyor bir şekilde ve umutsuz olmanın bize bir faydası yok. bir şekilde çabalamak gerekiyor, eğer ki değişim ve gelişim istiyorsak böyle. -
sözlük yazarlarının favori fast foodu
benim için tavuk tantuni ile tavuk döner çok özel yerdedir.
gerçi hamburger-tost falan da severim. hepsini yerim.