diyojen güneş tam tepedeyken ve parlak bir yaz günü atina'nın meydanlarında elinde bir lambayla dolaşır ve yüksek sesle bağırarak şöyle der:
"insan arıyorum, insan!"
most liked (42) - page 2
-
insan arıyorum
-
yazarların ip sözlük'te yazma amacı
"(see: insan arıyorum), insan!"
-
ip sözlük
ekşi sözlük akıbetine uğramamasını dilediğim internet sözlüğü.
edepli ve kaliteli bir sözlük olmasını diliyorum.
küfür sözlü şiddettir. şiddet ile kendini ifade etmek zeka ve ahlak zayıflığın emaresidir. kalitesiz ve edepsizlik elenmezse, tersi vukubulur. -
ip sözlük sorularınızı yanıtlıyor
değerli yazar lalatte'nin sorusu: profilimizdeki üstteki rakamlar entry sayısı ve yanındakiler neyi ifade ediyor?
-
fakirliğin en dip noktası
bu hayatta tek bir seveni bile kalmamasıdır bir canlının en fakir olduğu an.
o yüzdendir ki kendisini gerçekten seveni kaybeden, dünyayı kaybeder. -
maddi kaygınız olmayan dünyada okuyacağınız bölüm
gibi dizisindeki kafadarların ilkkan'ın gerçek ailesini aradıkları bölüm.
-
ben ayrılmak istiyorum diyen sevgiliye cevaplar
sevgili ....,
öncelikle bu konuyu açık ve dürüst bir şekilde benimle paylaşma cesaretini gösterdiğin için teşekkür ederim. ayrılık, iki insan arasındaki dinamiklerin karmaşık bir yeniden değerlendirmesini gerektiren bir durumdur. bu noktada, seninle bir akademik ve felsefi çerçevede konuşmak istiyorum çünkü ilişkilerin doğası, bireysel kimliklerimizin ve ortak anlam arayışımızın temel bir parçasıdır.
martin heidegger'in varoluşçu felsefesinde belirttiği gibi, insan dasein yani "orada olan" bir varlıktır ve varoluşu, başkalarıyla birlikte olmaktan bağımsız düşünülemez. biz, kendi özümüzü yalnızca kendimizle değil, ilişkilerimiz aracılığıyla inşa ederiz. eğer bir ilişki, iki bireyin birlikte gelişimini artık desteklemiyorsa, ontolojik olarak sürdürülebilirliğini kaybedebilir. ancak burada sorulması gereken şu: gerçekten ilişki mi sürdürülemez hale geldi, yoksa bireysel algılarımızın bizi yönlendirdiği bir bilişsel çerçeve mi bunu böyle görmemize neden oluyor?
hegel'in diyalektik kavramına göre, her şey bir tez, antitez ve sentez süreciyle ilerler. bir ilişkinin başlangıcı (tez) doğal olarak zaman içinde karşıt görüşler, anlaşmazlıklar ve zorluklarla (antitez) karşılaşır. fakat diyalektik sürecin doğası gereği, bu çelişkiler bir senteze ulaşarak yeni bir bilinç ve birliktelik seviyesi yaratabilir. ayrılık, bu süreci tamamlamak yerine kesintiye uğratmak anlamına gelir mi? yoksa bu, bizim kendi içsel antitezimizi anlamlandırma sürecimizin doğal bir sonucu mu?
bağlanma teorisi, ilişkilerimizin büyük ölçüde çocukluk döneminde oluşan bağlanma stillerimizle şekillendiğini öne sürer. john bowlby ve mary ainsworth'ün çalışmaları, insanın bağlanma sisteminin bir kez oluştuğunda, ilişkilerde belirli tepkiler verdiğini gösterir. eğer şu anda ayrılmayı düşünüyorsan, bu karar gerçekten rasyonel ve uzun vadeli bir değerlendirme sonucu mu, yoksa bağlanma stilin veya mevcut duygusal durumun mu seni bu noktaya getiriyor?
jean-paul sartre, özgürlüğün insanın hem en büyük nimeti hem de en ağır yükü olduğunu söyler. insan, sürekli seçim yapmak zorundadır ve her seçim, başka bir seçimi dışlar. eğer ayrılığı seçiyorsan, yalnızca bir ilişkiyi sonlandırmıyorsun; aynı zamanda bu ilişkinin getirdiği potansiyel gelecekleri de reddediyorsun. peki, bu kararı alırken özgürlüğünü gerçekten bilinçli mi kullanıyorsun, yoksa bilinçdışındaki bazı kalıplar mı seni bu seçime yönlendiriyor?
edmund husserl'in fenomenolojisi bize deneyimlerimizi olduğu gibi anlamamızı, onları varsayımlar ve önyargılardan arındırarak ele almamızı önerir. şu an hissettiğin duygular, zihinsel temsiller, sosyal baskılar ve geçmiş deneyimlerden bağımsız olarak, gerçekten neye işaret ediyor? ayrılma arzun, bir kaçış mı, bir sonlanma mı, yoksa yeni bir dönüşüm ihtiyacının işareti mi?
bu noktada senin kararına elbette saygı duyuyorum. ancak bu kararın gerçekten senin özgür iradenin bir yansıması mı, yoksa bilinçaltındaki bazı dinamiklerin sonucu mu olduğunu sorgulamak değerli olabilir. eğer bu konuyu daha derinlemesine ele almak istersen, belki birlikte bu düşünsel yolculuğa devam edebiliriz.
ne olursa olsun, varoluşun, özgürlüğün ve insan ilişkilerinin doğası gereği, senin aldığın her karar, kendini inşa etmenin bir parçası olacak. umarım bu süreç, hem senin hem de benim için anlamlı bir dönüşüm fırsatı sunar.
sevgilerimle -
inanmıyorsan da saygı duy
büyük bir çoğunluk tarafından inanılan yalana uygulanan tarife.
-
aldatan sevgiliyi affetmek
iki kişi arasında bir ilişki kurulduğunda, ortada üç tane yaşayan varlık vardır: ikisi taraflar, üçüncüsü aradaki ilişki.
her ilişki iki taraf kadar canlı bir varlıktır.
tüm canlılar, doğar, büyür ve ölür. taraflardan biri ölürse ilişki ölür. taraflardan birinin diğerini aldatması ise ilişkiyi öldürmesi demektir.
ölü bir ilişkiyi gömmek yerine güneş altında tutarsan zamanla daha da kokuşur, çürür, kurtlanır, bazen infilak eder, pis bir koku yayar, hasta eder.
affetmekten kasıt tekrar ilişkiye devam etmekse, bu kişinin kendine yapacağı en büyük kötülükler arasında ön sıralarda yer alır,düşüklüktür.
affetmek aldatanı hayatından çıkarmakla yetinip, çektiğin acıyı karşı tarafa misliyle yaşatmaktan vazgeçmek ise işte bu olgunluktur.
aldatmak
edit: gbkz verildi. -
beyin çürümesi
sosyal medyanın aşırı kullanımı, özellikle kısa süreli ve düşük kaliteli içeriklere uzun süre maruz kalma, beynin tembelleşmesine yol açar. bu durum, dikkati yoğunlaştırma yeteneğinin zayıflaması, derinlemesine düşünme kapasitesinin kaybolması ve eleştirel düşünme becerilerinin yok olması gibi olumsuz etkiler yaratır. ayrıca, beynin sürekli çöp bilgiye maruz kalması, bilgileri filtreleme yeteneğinin kaybolmasına neden olur ve bireyi sorgulamadan her duyduğuna inanmaya yatkın hale getirir. unutkanlık, yeni şeyler öğrenmeme ve zihnin zorlanma ile öğrenme kapasitesinin tükenmesi de bu sürecin diğer sonuçları arasındadır.
-
terk eden sevgiliyi hala sevdiğini hissetmek
demlikteki çay üzerine su koymadan saatler boyu, dibinde su kalmayıncaya kadar, çaydanlığı kaynatmak gibi; sonuçta ne çay var, ne su, ne de tüp.
-
kimse beni anlamıyor
ergen çığlığı.
-
anlaşılmaz olma çabası
aşağılık kompleksinin dışa vurumu bir ergenlik hastalığı.
(see: kimse beni anlamıyor)
(see: kimse beni anlamazsa çok akıllı görünürüm sanmak) -
türk medeni kanunu
türk toplumunda cari olacak şahıslar hukuku, aile hukuku, miras hukuku ve eşya hukuku hükümlerini içeren temel kanun.
türkiye cumhuriyetinde ilk defa 17/2/1926 tarih ve 743 sayılı kanun olarak yürürlüğe konulmuştur.
türk hukuk devriminin en önemli adımlarındandır. şeriat denilen arap örf adetinin kaldırılması ve insan hakları ile kadın-erkek eşitliği yönünde atılmış esaslı ilerici bir adımdır.
halihazırda yürürlükte olan 22/11/2001 kabul tarihli 4721 sayılı kanundur.
https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.4721.pdf
edit: gbkz verildi. -
re'sen
resen.
kimseye danışmadan, kendi başına karar vererek, kendiliğinden anlamına gelen arapça kökenli kelime.
hukuk terimi olarak, davada hakimin veya mahkeme heyetinin tarafların talep etmesine gerek olmadan kendiliğinden harekete geçerek inceleme yapabilmesi ve karar alabilmesi demektir.