• bir sergide ünlü romancı, ressam arkadaşına:
    "kutlarım sergi açılışına bakanlar gelmiş"
    bunun üzerine ressam:
    "ne önemi var ki, bakanlar geleceğine, keşke biraz da alanlar gelseydi. " der.

  • - yahu recep, bizum fadume'nun çok köti bi huyi vardur. gece dörde kadar uyumayı!
    - temelcuğum, peki o saate kadar ne yapayi?
    - penum eve gelmemi bekliyor!

  • 4 tane üniversite öğrencisi, uyanamadıkları için matematik
    finaline geç kalırlar ve okula gidince hocaya arabalarının lastiğinin
    patladığını söylerler... hoca ilk basta inanmaz ama öğrencilerinin
    yalvarmalarına dayanamayarak, onları 3 gün sonra sınav yapacağını söyler.
    sınav günü gelince hoca, 4 öğrencinin hepsini bos bir salonun ayrı ayrı
    köşelerine oturtur.
    sınav geçme sistemi şöyledir: 100 üzerinden 50 puan alan herkes
    sınavı geçebilir... hocanın hazırladığı sınavda ise ön sayfada 10'ar
    puanlık 4 tane basit matematik sorusu vardır... bunları kolayca çözerler.
    arka sayfada ise 60 puanlık 1 soru vardır: "hangi lastik
    patladı?"

  • gümrük kapısından bir ingiliz, bir fransız, bir türk geçmek için bekliyorlarmış. gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. önce ingiliz'in valizine bakmışlar. içinden 7 adet don çıkmış. "niye 7 tane?" diye ingiliz'e sormuşlar. o da "haftanın yedi gün var. hepsi için bir tane. pazartesi, salı, çarşamba..." demiş. "vay be! helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." sıra fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. fransız "pazartesi, salı, çarşamba... hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "vay be! adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. sıra temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "vay be! ne varsa bizim insanımızda var. şu medeniyete, şu temizliğe bak!" sormuşlar "neden 12 adet?" bizimki cevap vermiş "ocak, şubat, mart,......"

  • 4. murat yasakçılığıyla nam salmış bir padişahtır bilirsiniz. onun döneminde meyhaneler, kahve, tütün mamulleri, esrar vesaire yasaklanmıştır. bu yasağın ardından da ahali perişan olmuş, bir eğlence ve rekreasyonel aktivite boşluğuna düşmüştür.

    bir akşam evlerine dönmekte olan iki kafadar yolun kenarında bir ağaç dibinde bir kumaşa sarılı bir şey görürler. gidip baktıklarında bir de görürler ki esrar. çok heyecanlanırlar fakat kimse çakmasın diye belli etmezler. canları içmeyi çok istemiştir bunu ama her yerde yasak olduğundan ne yapacağız diye düşünürler. en sonunda derler ki hamama gidelim orada içelim, hem buhar var görülmez hem koku var anlaşılmaz.

    doğru en yakın hamama giderler peştemalleri geçirip buharda otururlar. birkaç fıs çekip keyif yapmaya başlarlar. derken bir gümbürtü olur. dışarıdan telaşlı birtakım ayak sesleri duyulmaktadır. şak diye hamamın kapısı açılır ve içeri bir yeniçeri girer. destuuur, sultanımız murat han hazretleri geliyor diye bağırır yeniçeri. 4. murat içeri girer. peştemali geçirmiş ve hamam sefası sürmeye gelmiştir. yeniçeriler de padişahı bu halde göremeyeceğinden dışarıdadırlar.

    4. murat esrarın kokusunu alır ve bunların yanına gider. ulan esrarı yasaklamadık mı naparsınız siz diye tam çıkışırken hamamın kaygan zemininde kayar ve düşer. bizim esrarcılar kalkıp yanına gider yerde yatan padişahın. padişahım? hünkarımız? diye yoklarlar ama ses yoktur. padişah sizlere ömürdür. bizimkiler telaşlanır. ulan ne yapacağız öldürmediğimizi ispat edemeyiz diye telaşlanırlar. adamlardan birinin aklına bir fikir gelir. der ki ulan sen bu adama hafif benziyorsun, giy şunun kaftanını seni yuttururuz belki 4. murat diye. olmazsa zaten kellemiz gidecek diye bunu denemeye karar verirler.

    benzeyen kahramanımız kaftanı giyer ve dışarı çıkarlar. bir de bakarlar ki yeniçeriler durumu çakmaz. padişahlarının etrafında pervane olurlar. bizimkiler duruma çok şaşırır. doğru saraya giderler. ulan der ben şimdi padişah mı oldum? esrarın etkisi altında olduğunu ve halisünasyon gördüğünü düşünür.

    kahramanımız inanmak için birtakım testler yapmak ister. ulan der madem ki ben padişahım, şöyle bi ziyafet hazırlayın da karnım doysun. 5 dakika sonra masa kurulur. sofrada bir tek kuş sütü eksiktir. yok yoktur. bizimki karnını doyurur ama hala ikna olmamıştır. bir test daha yapmak ister. ulan der madem ki ben padişahım, getirin haremdeki kızları. 5 dakika sonra birbirinden güzel cariyeler gelir. bizimki hepsiyle birlikte olur. yine de içinde bir şüphe vardır bu durumu anlamlandıramamaktadır. en son der ki madem ben padişahım, sarayın ortasına şöyle bir sıçayım zaten kimse bir şey diyemez.

    tam bu sırada tellak gelir ve der ki, beyler yarım saattir ot çektiniz, sabunları yediniz, birbirinizi siktiniz bir şey demedik, hamama sıçarsanız sikerim belanızı. :d

  • bekri mustafa; eski ayyaslardandir, iyi icici oldugu bilinir.

    buna ragmen nasil olmussa ayasofya camiine imam olmustur.

    imam olmak aklinin ucundan bile gecmeyen bekri'nin imamligi ile ilgili soyle bir hikaye rivayet olunur:

    bekri goreve basladigi ilk gun, bir cenaze camiye gelir ve üstad cenazenin basina gecer. cemaat saf tutar. bu sirada bekri cenazenin bas kismina dogru egilerek cenazeye bir seyler mirildanir. bunu goren cemaat,

    "hayirdir efendim, ne dediniz merhuma" diye sorar.

    bekri üstad:

    münker ve nekir sualde dunyanin ahvalini sorarsa "bekri ayasofya'ya imam oldu, varin gerisini siz dusunun" dersiniz demis.

  • zamana yenilmiş olan hikayeler. her mizah türünde olduğu gibi bunun da çoktan sonuna gelindi. sinan engin'in fıkraları hiçbir zaman güldürmedi. rahmetli ziya şengül'ünkiler de güldürmüyordu.