most liked (49) - page 3

navigate to the topic list
  • sözlük yazarlarının favori kolası

    sarıyer kola içmeyi tercih ediyorum.

  • insanlar neden genelleme yapma ihtiyacı duyar

    genelleme yapmak basittir, yormaz.
    genelleme yapmamak, insanları sürekli bir şeylere göre kategorize etmemekse çaba ister.

    kurtlar vadisinde tuncay kantarcı'nın abidin'e sürekli dediği gibi, (see: çap ister o çap)

    edit: bkz düzeltmesi

  • ilişki için insanların değişmesi

    bu durumu çokça garip buluyorum, geçen hatta bu duruma uygun bir entry de girdim, mesela kadınların ilişki yaptığında hemen erkek arkadaşları istemiyor diye, başka erkeklerle aralarına mesafe koyması durumu.

    yahu örneğin senin 10 yıllık bir kız arkadaşın var gayet de dostsunuz, düz dost böyle. sırf o kız sevgili yapıyor diye, o 10 yıllık süreç içinde her görüştüğü sevgili için seninle konuşmayı bırakıyorsa, bence kişi de kendine yakışanı yapıp o kız ilişkisini bitirdiğinde, onunla irtibatını kesmeli.

    olay bir kadının, erkek için değişme olayı değil sadece. aynı şeyi erkekler de yapabiliyor. ailesiyle yahut arkadaşıyla arasına mesafe koyabiliyor.

    insanları anlayamıyorum, anlam veremiyorum, yerleşik hayata ben alışamadım diyorum, bana zor geliyor diyorum ama, ben bu durumu normal buluyorken, yani yerleşik hayat içinde gayet insanların hem cinsleri ile arkadaş olabileceğini anlayabiliyorken, nasıl oluyor da sözde mağarada yaşamayan insanlar belki 3-5 aylık ilişkileri için kendilerinden ödün veriyor anlamıyorum.

    şimdi buna bazı insanlar ödün verme değil, fedakarlık da diyebilir, nasıl adlandırırsanız adlandırın ancak bir insan için ne olursa olsun öylece değişmeyin, sevgili olayını geçtim, eşiniz için dahi dostlarınızı bir köşeye atmayın, ikisinin yeri de kavramları da ayrı. yerleşik hayattaki insan hepsine ayrı ayrı ihtiyaç duyacaktır, duyar.

    sözün özü, ilişki kavramı için hemencecik değişme çabanız yerine, kendiniz olmayı denemenizi tavsiye ederim, ben en azından böyle yapıyorum.

  • artık kimsenin çalışmak istememesi

    ben 7-8 yıldır çalışan biriyim, çalışıyor olup da aslında çalışmayan dolu insan gördüm.
    paraya önem veririm ama, bu sebeple para lafı yapınca sözde insanlar laf eder ama olsun, laf edenler "sözde" para lafı yapmıyorken, özde ne kadar çok paraya önem verdikleri gözler önünde.

    bunu özellikle neden anlattım, olay şu. tamam ben de çok çalışmak sevdasında biri değilim, fakat bir işi yapıyorsan, en azından çalışma saati diliminde o işle uğraş, ilgilen, işini yap, senden bir iş bekleyen kişi yahut kişileri mağdur etme, buna kimsenin hakkı yok. ben en azından aldığım parayı bir şekilde hak etme çabasındayım. ama insanlar çok kurnaz, zeki demiyorum, kurnaz. iş bilmemeye vurarak sıyrılmayı iyi yapıyorlar. ben ise bunu beceremiyorum, beceremiyorum dediğime de bakmayın, yapamam, daha da doğrusu yapmam.

    karakter meselesi.

  • yazarların kafayı resetlemek için yaptığı şeyler

    bazen müzik dinliyorum, bazen evde öylece dans ediyorum. bazen yeri geliyor zikir videosu açıyorum zikir dinleyerek ruhumu dinlendiriyorum.

    çok değişiyor ya.

  • kendine bir not bırak

    arka planda athena'dan mamak türküsü çalıyor.

    sayın kendim, değişimin ilk gündüzü, 27 yılın çok büyük bir kısmında seni öylece kendi haline bıraktım. artık bir kontrol zamanı. unutmaz isem burayı güncelleyeceğim, bana hayatının seyri hakkında umut dolu şeyler söylemeni bekliyorum. haydi rastgele.

    allah utandırmasın.

  • diyojen sendromu

    deepseek isimli yapay zekadan öğrendiğimi aynen aktarıyorum.

    "diyojen sendromu, genellikle yaşlı bireylerde görülen ve aşırı derecede ihmal edilmiş bir yaşam tarzı, sosyal izolasyon, kişisel hijyenin terk edilmesi ve gereksiz eşyaların biriktirilmesi (istifçilik) ile karakterize edilen bir durumdur. bu sendrom, adını antik yunan filozofu diyojen'den alır. diyojen, minimalist ve toplumdan uzak bir yaşam tarzını benimsemiş bir düşünürdü. ancak, diyojen sendromu, filozofun yaşam tarzından farklı olarak, bir tür psikolojik bozukluk olarak kabul edilir."

    bir ara bende gereksiz eşyaları biriktirme hali vardı, gerçi bazen halen var, eskisi gibi olmasa da. sosyal izolasyon sanıyorum ki, toplumdan kendini çekercesine bir yaşam şekli, bunu her ne kadar çok istesem de yerleşik hayat içerisinde pek mümkün değil. diğer kısımlar bende olmasa da, anlattığım yönler yönünden kısmen bir diyojen sendromuna yakalanmış olabilirim, belki yani. ya da bomboş bir kuruntu.

  • şahsiyet (dizi)

    haluk bilginer'in dizinin ilk sezonu ile emmy ödülünü hak ederek aldığı keyifli dram türü içeriği.

    ilk sezonu ile puhu tv'de yayınlanmaktayken, ikinci sezonu gain platformunda yapıldı. ikinci sezonun duyurusunu görünce de beklentim düşüktü, pek ilk sezon gibi bir şey beklemiyordum, keza öyle de oldu.

    bazen böyle sırf hayranları sevinsin diye, yahut hadi ilk sezonu tuttu bir sezon daha tutar diye içerikler yapılıyor ve ne bileyim olmuyor ya. benim kendi düşüncem, seven vardır elbette bir şey diyemem.

    tıpkı prison break dizisinin yıllar sonra beşinci sezonu yapılması gibi her ne kadar şahsiyet dizisi 2-3 sene sonra, çok da fazla beklemeden yeni sezon yaptıysa da, bende pek iyi izlenim bırakmadı.

    ha söz konusu sadece ilk sezonu konuşacaksak mükemmel içerik. mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.

  • kokusu yaşam sevincini arttıran şeyler

    kesinlikle vanilya.

  • ışık kirliliği

    büyükşehirlerde, metropollerde, genel anlamıyla köy, kasaba dışı yerlerde kullanılmakta olan yapay ışıklandırmaların yaptığı bir çevre zararı.

    reklam panolarıdaki koca koca aydınlatmalardan tutalım, sokaktaki her yerin gerekli gereksiz ışıl ışıl olmasına neden olan lambalara kadar uzanırlar. neden olma diye belirttim, sağlar demedim. çünkü bu kadarı fazla, zara ve kirlilik.

  • ramazan

    sultan of the eleven month.

    "ne kadar büyük bilmiyorum ama çok büyük" bir ay.

  • ideal cep telefonu yenileme sıklığı

    bozulma sıklığı ile orantılıdır, henüz herhangi bir telefonum bozulmadan değiştirme lüksüne erişemedim ve gerçekten de lüks görürüm. özellikle telefon gayet düzenli, normal çalışıyorsa sırf üst modeli var diye de değiştirmeyi sevmiyorum.

    bozulma sıklığı da genelde 2-3 yıl arasında değişiyor.

  • limon

    tantuniye gider, mercimeğe gider, lahmacuna desen efsane gider. mükemmel bir lezzet ya.

  • sözlükçülerin eğitim seviyeleri

    yaklaşık 2-3 haftadır mı ne 27 yaşında birey olarak ön lisans mezunu oldum. normalde lisansta vardı fakat iş hayatına girince kaldı o, af çıkar ise eğer lisans bitirme arzum da var. ilkokul ortaokul toplam 8 yıl. lise 4 yıl. üniversite de 4 yıl desek hazırlık vs katmadan. sözde lisans mezunu biri 16 yıl boyunca eğitim alıyor. bir insana gerçek anlamda 16 yıl boyunca herhangi bir iki anlamda eğitim verseniz, o kişi o alanın çok fena rahatlıkla uzmanı, profesyoneli olur. demek bir yerlerde bir aksama var. benim düşüncem şudur ki, birkaç alanı da geçtim, bir kişiye temel ahlaki eğitim yanında günlük hayatta işine yarar bilgilerin eğitimi ve beraberinde o kişinin isteği doğrultusunda uygun bir anlamda eğitim verilecek olsa değil 16 yıl, yalnızca 4 yıllık eğitim dahi kendisine yetecektir diye düşünüyorum.

  • gofrik

    ülkemiz adına görülüp görülecek en kaliteli çikolatalardan biri. kahve dünyasına ait olan bu ürünü sürekli tüketmiş biri olarak rahatça söylemeliyim ki çikolata içerisindeki fıstık değeri o kadar yerinde ki, fıstık yediğinizi tamamıyla hissedebiliyorsunuz. normalde bir ara tarım kooperatifte indirimdeydi, halen indirimde mi bilmiyorum, 5 şubata kadardı, indirim süresi uzadı mı uzamadı mı bilgim yok. 19 lira 45 kuruş civarı bir şeydi. indirim sonrası normalde 29-30 civarı olacağı söyleniyordu. fakat 29-30 lira da olsa fiyat kalite ürünü derim. ancak şu an eğer 19'dan satılıyorsa kesinlikle fiyatına göre çok iyi ürün derim.

« / 4 »